30 Temmuz 2010 Cuma

26 Temmuz 2010 Pazartesi

tutun elimi

benim gördüklerimi görüyor musunuz?
ve ya duyduklarımı duyuyor musunuz?
dışarıda bir çocuk sesleniyor, feryat ediyor,
"anne"-"anneciğim" kilişe duygular birbiriyle ilişkiye girerken, onları kameraya alan insanı ahlaksız diye suçlamak mantıksızca.
beni birileri izlerken,
birileri beni isterken,
ben onları görmemezlikten gelemem.
bu gece bir şeyler var,
hiç olmaması gereken şeyler.
lütfen, bana yardım edin.
benimle arkadaş olun.
benim elimi tutun, birlikte gezintiye çıkalım...
cebrail seslenirken muhammede en içten dilekleriyle, aslında ona olan engelenemez duygularıydı. tanrıyı siktir etmişti, cebrail. o sadece muhammed'i istiyordu.
isa, hiç olmadığı kadar mutluydu pagan tanrılarının putlarını yıkarken...
tanrı meryemle olan ilişkisinde çocuk beklemiyordu aslında, sadece o lanet olası prezervatif meryemin vajinasında patlamıştı.
isa'nın doğumu, benzin istasyonundan alınan ucuz bir prezervatifti sadece...
musa alırken öcünü halkının, bir o kadar katildi hiç olmadığı kadar.
yardım edin bana, engellenemez fikirler var. harakete geçtiler...
yolun sonunda bir ışık var, o ışık...
nolur kurtarın beni, yalvarıyorum size...

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Ben gerçekten yalnızım

Siz hiç, gerçekten yalnız olduğunuzu hissettiniz mi? Etrafınızda sizi anlamayan, insanoğlu hayvanlar... Bırakıp gitme çabaları, çevre yolundan geri dönüş... Hiç olmadığım kadar yalnızım, hiç olmadığım kadar aşığım. Şizofreni kervanında başı çekiyormuşum gibi geliyor, hayali dostlarımın tacizine uğruyorum. Beni yatağıma kelepçeleyip...
Ben, sanırım gerçekten yalnızım.

13 Temmuz 2010 Salı

Bugün çok içtim, dün olduğu gibi

Bugün çok içtim, dün olduğu gibi.
Hayatın trajedisinde bir rol aldım, sheakspere gibi tiyatro salonunu temizledim.
Hiç sevmediğim bir kadınla sex yaptım, kendimi aşağılanmış bir orospu gibi zannettim.
Zaman, köylerdeki oluktan boşalan su gibiydi. Hiçbir zaman gelecek zamanı beklemedim.
Fikirlerim törpilendi gece yarısı vardiyasında. Orta yaşlı bir kadınla, trene binmekten zevk alıyorum.
Ucuz şarapla sarhoş olmayı hiçbir şeye değişmem.
Damak tadım yok, kazanova gibi... Ben anlamam şarap ve istridyeden...
Fransız mutfağından hiç yemedim; ama sülük yemişliğim vardır.
Çocuklarım oldu, hiç tanımadığım kadınlardan.
Dedim ya bugün çok içtim.

Bir yaz daha trene binmiş gidiyor

Bir yaz daha trene binmiş gidiyor. Boşa geçen zamanlar, ümitsizlik bildirgesi yayınlıyor sokaklarda. Amansız hastalıklarla boğuşuyor insanlar, hastane önlerinde. Kadının teki bağırıyor: " Kanserli hasta var yanımda! "...
Boşa geçen bir yaz daha, insanların oyunlarıyla süsleniyor hayat... İnanın bana dostlarım, toplu intihara teşebbüs var bizde. Uğruna ölünecek hiçbir şey yok iken, mutlu olmak isteyen maymun arkadaşım nerede benim! Getirin bana onu...
Ismarlayamadığım kahveyi, getirin bana! Bir bardak viski, n'olur! İçmek istiyorum, kusarcasına hayata nefretimi... Ve dile getirmek istiyorum, frenlenmiş düşüncelerimi. Adını koyamadığım, yazılar birikiyor, şah damarımın ucundaki nehir yatağında. Ve hiç olmamış gibi bir çocuk hayata merhaba diyor, niye geldin ki be arkadaş!
Hayatın raylarında yolculuk yapan bir trene bindik biz hepimiz, inanın bana!
Verin bana o numarayı, aramak istiyorum hiç tanımadığım kadını. Rüyalarımda tecavüze uğradığım şahıslar, hapishane bekçisine rüşvet verirken yakalandılar!
Hepsi birdi, hepsi bir değildi aslında bilin bunu, yakındır insanlığın sonu... Bir hiç uğruna öldük biz hepimiz, bir hiç uğruna yaşadık, otoritelerin boyunduruğunda... Ve hiç olmadığı gibi insanlar yaşamaya devam etti sokaklarda.
Bir kadın geldi yanıma, geğirerek telefonu aldı, hiç görmediği kız kardeşini aramak için...
Ve bir bel ağrısı var bende, ölümle iki dakika sohbet etmek için bir masada satranç oynarcasına hayatımın lüksü yok benim!

Elveda dostlar

Fikirlerim var benim, yetim kalmış.

Hayallerim var benim, yarı yoldan dönmüş.
Aşklarım var benim, hiç olmamış.
Memleketim var benim, özgürlük nedir bilmeyen!
Şiirlerim var benim, konusu olmayan!
Hayvanlarım var benim, hiç besleyemediğim!
Duygularım var benim, hüsrana uğratılmış!
Gemim var benim büyük, ama bir o kadar gemicik!

Gidip görmek istediğim çok yer var, hayallerimin bir köşesinde pusuya yatmış.
Sevgili taptığım kadın var, hiç görmediğim ve bir o kadar hissettiğim.
Severmiş tanrı birbirini sevenleri, ben severdim kadınımı, ama tanrı beni hiç sevmedi!
Gecelere küsüm ben, uyku kapımı hiç çalmıyor.
Yorgan altı bir viski saklıyorum, demleniyorum hiç olmayan arkadaşlarımla.
Yazıyorum ben, yazdıklarımın bir o kadarı boş ve duygusuz!

Gitmek istiyorum buralardan, her şeyi geride bırakıp gitmek!
Duygularımı,
Hayallerimi,
Fikirlerimi,
Memleketimi,
Şiirlerimi,
Hayvanlarımı,
Ve hiç binmediğim gemiciğimi bırakıp gitmek istiyorum!

Bir filmdi yolumu aydınlatan belki…
Bir haritaya güzergâhımı çizdim, sevgi götürelecek ilk yer Venedik!
Beklide Shekaspeare’di beni etkileyen Venedik Taciri ile…
Romeo ve Juliet ` e kandım beklide…
Ama biliyorum ki Hamlet gibi arkamdan hançerlendim!

Nietzsche gibi reddedildiğim içindir belki, kadınlara yaklaşımım…
Belki bir Sokrates gibi düşünemedim ben, idealistçe!

Ama ben çok sevdim, beni sevmeye çalışanı…
Duygularımın ötesine bir ev inşa ettim ben,
Birlikte yaşayacağımız…

Nazım Hikmet gibi Piraye’ye âşıktım beklide,
Ama her zaman ikinci bir şahıs yer aldı bu tiyatroda!

Ben sevmeliydim insanları,
Kardeşçe, bir o kadar âşıkça!
Barış türküleri söylemeliydik yorgo ile…
Anmalıydık birlikte sevenlerimizi…

Erdal gibi genç yaşımda öldürülmedim ben,
Fikirlerime zincir vurmadılar belki; ama bir o kadar dört duvar arasında hapistim ben!
Yazmaktan vazgeçmeyişim, yazmaya tutkumdandır belkide…

Çok uzadı bu ayrılık anı,
Hatırlayın beni dostlar!
Fikirlerinizi harekete geçirin!
Kızın, yıkın!
Rejime karşı ayaklanın!
Tehlikeli hale gelin,
Felsefeyi sokağa indirin!
Ve bir o kadar sevin dostlar!
Sevmekten çekinmeyin!
Kadınınız için savaşın,
Savaşırken silahlarınız duygularınız olsun!
Elveda dostlar,
Hatırlayın beni…

Benim küçükken mızıkam vardı

Benim küçükken mızıkam vardı,
Ağzımdan eksik olmayan şarkı sözlerim…
Aşklarım vardı benim, hiç olmamış ve bir o kadar gerçekçi.
Hayalimde yaşattığım evli kadınlar vardı.
Nazi Almanya’sın da homoseksüel arkadaşlarım…
Vatikan’da bir Müslüman kadınla çıkmıştım.
Tel-Aviv’de Gazzeli bir çocukla sokakları dolaşmışlığımda var…
New York’ta ırak tişörtü giydiğimde olmuştur…
Madımak otelinde ateist yazar olarak bulunmuşluğumda…

Sisteme karşı ayaklandığım için, babamdan öğüt dinlediğimde olmuştu.
Halı desenlerini inceleyerek, kaybedilen zamanın telafisi yoktu o öğütlü vakitlerde…
Her şeye aykırı olmakla birlikte, çok uslu olmaya çalışmışlığımda vardır.
Orta parmakla olan düzeyli ilişkimden sonra, çocuklarımın olmamasından yakınmışlığımda…

Her seferinde yeni şeyleri denemekten bıkmayan bir çocuk iken, aşık olmuşluğumda vardır.
Aslında o kadını çok sevmişimdir.
İlk sürtüğümdü, kıymetlimdi.
Acı çektiğim konular arttıkça, yaralarım benden önce doğmaya başladı.
Ben sadece bir taşıyıcıydım.

Bandista’ya selam olsun!

Bir gün aynaya baktığımda karşılaştığım insan kıyafetine hayran kalmıştım.
Hemen bir mağazaya gidip biraz daha aldım.
Kapitalist sistemin orospusu olmak benim için pahabiçelemez bir zevkti.

Acıdığım günlerde olmuştur kendime,
Bir o kadar Müslümandım da ben…
İsa bana tecavüz etmeden önce…
Sonra mecburen hristiyan oldum.
Klise evliliği ile gelen çocuklarıma teker teker isimler koydum.
Vaftiz babaları Muhammed oldu.

Ve her geçen gün artan aykırı davranışlarımdan dolayı tımarhaneye gitmekle zorlandım.
Anlaşıldı ki ben deli değilmişim, işi deliliğe vurmaya çalışan bir düzenbazmışım.

Viola’yı sevmeden edemedim, rüyalarımda…
Bir adadaydı beklide şuan,
Etrafı yerli halkla çevirili…
Beklide yahnisini yapıyorlardır.

Değinmediğim bir tek konu kalmıştı beklide.
Oda kıçımda çıkan sivilce idi…
Oturmaksızın sıçmak.
Bu anlamsızca şeyleri yazarken bile,
Sıçar posizyondayım efenim.
Bir yandan da sıçmıyor değilim belki de…



Ve ölmeden önceki son sözlerimdir belkide bunlar.
Yakındır ölmem beni sevipte kavuşamayanlar!
Bu baş ağrıları beni öldürecek!

Kıçım ağlıyor tuvalet deliğine

kıçım ağlıyor tuvalet deliğine!
sel suyu gibi boşalırcasına!
sağanak yağışlı bugün midem!
ve karın ağrısıda mehteren marşı gibi...
odamda yalnız ve yalnız ben,
3 adım ileri , 2 adım geri.
ne anladık hayattan,
yokuşu tırmanırken yahya gibi kıvranmaktan,
nefes almak için bir taburede,
bir cigara yakıp,
dumanınyla zevke boğulmak.
zevk demişken,
cennetten 2 huri...
afrodizyak etkisi yapan,
tütsü aldım bugün pazardan...
eğlenceli günler beni beklerken,
ben yine mütadiyen ağlamaklı.
ağlamak demişken,
hiç benle olmamış sevgilim aklıma geliyor.
bir çekirdek,
bir kola,
oh yazıda geçirdik.
sıra sonbaharda,
sonbahar demişken,
ağaçların yaprakları sarardı,
sigaramın dumanından...
ve ben gene bir nehir kıyısında,
nehir demişken,
sel abicim sel!
kaptımı götürenlerden,
tecavüz edip bırakanlardan...
ve bir gün ant içtim bu vatan için,
hiş bir şey yapmamaya!
ve bir gün ulusal bir marş eşliğinde sex yapmaya!
ulusal marşın tek yararı,
beethevon'a afrodizyak etkisi yapması!
gene içiyorum,
dal daşşak ortalıkta...
balkondan bağırıyorum:
" hey aşağadikler , aşağıdan ufaklığım görünüyor mu? "
aşağıdakiler nefretli gözlerle bakarken,
ben onları yağmura tutuyorum...
yağmuru sevenler,
birden yağmurdan kaçar oluyorlar...
ve bir gün daha sona erdi,
ve ben gene mütadiyen ağlamaklı...
ve bir gün gelecekki,
yaşamım sona erecek!
o zamana kadar,
çek azabı yarab!
Bir açıklama ekle
kıçım ağlıyor tuvalet deliğine!
sel suyu gibi boşalırcasına!
sağanak yağışlı bugün midem!
ve karın ağrısıda mehteren marşı gibi...
odamda yalnız ve yalnız ben,
3 adım ileri , 2 adım geri.
ne anladık hayattan,
yokuşu tırmanırken yahya gibi kıvranmaktan,
nefes almak için bir taburede,
bir cigara yakıp,
dumanınyla zevke boğulmak.
zevk demişken,
cennetten 2 huri...
afrodizyak etkisi yapan,
tütsü aldım bugün pazardan...
eğlenceli günler beni beklerken,
ben yine mütadiyen ağlamaklı.
ağlamak demişken,
hiç benle olmamış sevgilim aklıma geliyor.
bir çekirdek,
bir kola,
oh yazıda geçirdik.
sıra sonbaharda,
sonbahar demişken,
ağaçların yaprakları sarardı,
sigaramın dumanından...
ve ben gene bir nehir kıyısında,
nehir demişken,
sel abicim sel!
kaptımı götürenlerden,
tecavüz edip bırakanlardan...
ve bir gün ant içtim bu vatan için,
hiş bir şey yapmamaya!
ve bir gün ulusal bir marş eşliğinde sex yapmaya!
ulusal marşın tek yararı,
beethevon'a afrodizyak etkisi yapması!
gene içiyorum,
dal daşşak ortalıkta...
balkondan bağırıyorum:
" hey aşağadikler , aşağıdan ufaklığım görünüyor mu? "
aşağıdakiler nefretli gözlerle bakarken,
ben onları yağmura tutuyorum...
yağmuru sevenler,
birden yağmurdan kaçar oluyorlar...
ve bir gün daha sona erdi,
ve ben gene mütadiyen ağlamaklı...
ve bir gün gelecekki,
yaşamım sona erecek!
o zamana kadar,
çek azabı yarab!..

O ormana yürüyorum bende

Bugün o ormana doğru yürüyorum bende…
Hiç olmadığım kadar hızlıyım bugün, inanın bana…
Evet, onlar bilinçli olmak için gitti oraya, o mağaraya…
Aklımdan geçen şeyler var, düşüncelerimden oluşmuş nehirlerde kutsandım ben…
Gitmeseydim her şey sarpa saracaktı, üzgünüm.
Kuyunun dibinde yaşam sonsuz değildi.
Bir gün öldüğümde,
Hiç yaşayamadım demekten korktum.
Elveda demiyorum bugün, merak etme.
Tabiatın tecavüze uğramamış kısımlarında bir yaşam, bana paha biçilen…
Beni bekleyen şeyler var, hiç olmadıkları kadar heyecanlılar zilin çalmasını bekleyenler...